19 Mayıs 2015 Salı

Tik Tak! Zaman Geçiyor!

Geçtiğimiz Cuma, üniversite hayatımın 1.dönemine noktayı koydum. (Bütleri saymazsak tabi) Valla nasıl geçti,neler oldu,nasıl oldu hiç bir fikrim yok!
Tek bildiğim zamanın su gibi akıp gittiği..
Daha dün hazırlık okumamak için sınava hazırlanıyordum.. Sonra hop sınavı geçtim soluğu 1.sınıfta aldım.. Valla hangi ara oldu bunlar hiç bilmiyorum. (-yaşlanıyor muyuz cidden? -yok canım ne yaşlanması daha yaşımız kaç?) 
Eylülden bu yana değişen çok şey var.
Benim gibi.. Bi çok şey gibi..
Bu seneden neler öğrenmedim ki?!
-Öncelikle eğer kendini biliyorsan üniversite korkulacak bir yer değil. Aksine şahane vakit geçirebileceğin,sosyalleşeceğin ve her telden insan tanıyacağın renkli bir yer. (dersleri saymazsak) Gerçi derslerimiz öyle çok abartı ağır ve zor değil ama öğrenciyiz sonuçta.. :)
-Şahane arkadaşlarım oldu! 80 kişinin 80'ini de tanımıyorum belki ama sima olarak biliyorum.. Çoğuyla konuşuyorum zaten.. iyiler,hoşlar anlayacağınız. Anlaşamadığımda yok diyebilirim. Çünkü herkesi olduğu gibi kabul ettikten sonra anlaşamamak gibi bir şey pek söz konusu olmuyor.Sadece samimi görüştüklerin ayrı oluyor o kadar.
-Verdiğim en doğru kararsa güz ve bahar dönemi olarak ayrılan her döneme bir uğraş yerleştirmem oldu. Güz döneminde 'ehliyet' işini hallettim şuan da 'ingilizce kursu'nu halletmek üzereyim.. Ama ingilizce ayrı bir dünya onunla uğraşmak bitmez.. :)
Ve herkese de üniversite hayatını bomboş geçirmek yerine her döneme bir 'uğraş' yerleştirerek geçirmesini şiddetle tavsiye ediyorum. Çünkü bunlar ilerde mutlaka işimize yarayacak.. Hem yaşımız ilerlediğinde neden 'keşke üniversite yıllarımda şunu da yapsaydım?' diyelim ki? Değil mi ama? 
-Sonra öldürmeyen şeyin beni güçlendirdiğini öğrendim. Hem ülke olarak,hem kendi içimizde.. Hastalıklar,ölümler yaşandı.. Ama bana en çok koyansa 'Özgecan' olayı oldu.. Tüylerim diken diken.. Özgecan'ın kardeşinin dediği gibi okullarda 'sevgi' dersi verilsin! Buna ihtiyacımız var,fazlasıyla.. 
-Çok yakın arkadaşlarımla çok tatsız olaylar yaşadım.Üzdüm,üzüldüm!Kırdım,kırıldım! Ama şuanda yaşadığım o olaylara gülerek bakıyorum.Dedim ya insanları oldukları gibi kabul etmek. 5 parmağın 5'i bir değilken ben nasıl her insanın benim gibi olmasını beklerim ki?.
-Kafaya takmamayı (sınavlar hariç), içimden geldiği gibi yaşamayı, daha fazla gülmeyi ve kendimi sevmeyi öğrendim.Ve insan büyüdükçe öncelikleri de değişiyormuş.. Bunu fark ettim..

Ve şimdi dönüp şu yazdıklarıma baktığımda ('Özgecan' olayı dışında) kendi adıma yaşadığım her şeyi 'iyi ki' yaşamışım diyorum. İyi ki olmuş, iyi ki üzülmüşüm, iyi ki öyle yapmışım.
İyi ki ... İyi ki ... İyi ki ....
Hayatımızda hep 'iyi ki' ler olsun!
'Keşke' lere yer olmasın..
Huzurla..
Sağlıkla..
Mutlulukla..

1 Mayıs 2015 Cuma

Mutluluk Ormanı Eşittir Mutluluk Hormonu

Öyle bir piknik organizasyonu düşünün ki hiç canınızın gitmek istemediği!
Tabi ki bunun bir sebebi var. Sebebi ziyaretimiz ne diyorum ben ya o kız istemede oluyordu.
Her neyse sebebi,şu 3-4 gündür çıkamadığım depresyon halim! Malum final haftası geldi ben yine 'insaaan yüzü görmek istemiyoooorum', 'beni benimle bırakıııın', 'dipteyim sondayım depresyondayım' modundayım... Eğer depresyondaysınız yapmak istediğiniz tek şey yatağınız ve pijamalarınızla bütünleşmek oluyor. Yani en azından ben öyleyim. Ha bir de çikolata kavanozu! Biz böyle şahane bir 3'lü oluyoruz anlayacağınız..
Neyse istemeye istemeye bütünleştiğim parçalarımdan ayrılıp adının 'Mutluluk Ormanı' (ilk defa duydum,gördüm) olan piknik alanına doğru yola koyulduk. Ben yine isteksiz,ben yine mutsuz...
Ruh haliniz böyle olunca gittiğiniz yerden de keyif alamazsınız..
Nitekim ben de ilk anlarda sıkıntıdan öleceğim sandım! Geçmek bilmedi..
Her zaman yanıma okurum diye kitap alırım ve okumam bu seferde nasılsa okumuyorum diye kitap almadım ve koca dönem bitiremediğim Kürk Mantolu Madonna neredesin sen diye içimden kendime sövdüm. (Bu bir itiraftır)
Ama sonra bişey oldu. O doğa yürüyüşü beni kendime getirdi ve oh çok şükür dedim! Bunda çok sevgili hocamın ve arkadaşlarımında etkisi var.
Ve sanırım beni asıl etkileyen Mustafa Hocanın bana, asıl sınav mezun olduktan sonra bence mezun olma demesi oldu.. Mezun olma derken,bu anların tadını çıkar demek istediğinin altını çizmek isterim. (en azından ben öyle anladım)
Anlayacağınız üzere,şahane bir piknikti..

Sonuç olarak;
-Depresyondan çıktım.
-Sonra Damla'nın sevgili köpeği Gofret'e dokunarak bir ilk gerçekleştirdim.
Bence köpek fobimi yavaş yavaş yeneceğim,tüm umudum o yönde.
-Tek eksik Ezgi olsa da kalbimde ve telefonun öbür ucundan daima benimleydi! :)
Bu arada Mutluluk Ormanının da mutluluk hormonlarıyla bir ilgisi olabilir.

Her şey için teşekkürler YDS ailesi..
İyi ki tanıdım sizi :)


Unutmadan;
Tekrardan İyi ki doğdun Damlaaaa! :)



Bu da doğa yürüyüşümüzden benim çekmeyi beceremeyip telefonu hocayı devrettiğim ve şahane çıkan selfiemiz!

NOT: Hocam, iyi ki sizi dinleyip gelmişim. :)