19 Ekim 2015 Pazartesi

Ben Böyleyim

Bırak tutma beni
Kaybetsem de üzülmem asla
Ne boş kaygıların
Korkma bana hiçbir şey olmaz
Yanlış doğru gibi
Eksik kalan birkaç satırsa
Ve ben ben böyleyim
Kendi yolumda

Sorsalar ki seni anlatan, bıkmadan dinleyeceğin bir şarkı var mı diye?
‘Ben Böyleyim’ derim. Hem de hiç düşünmeden. O kadar çok ‘ben’ barındırıyor ki şarkı…
Son zamanlar da yaşadığım saçma kargaşayı ‘Sonbahar depresyonu’ olarak tanımlayarak, teşhisi koydum. Havaların bir öyle bir böyle, değişken ruh hali taşıyan ikizler burcu misali olmasından bunaldım. Ve şimdi, tüm samimiyetimle arkadaşlarıma hak verdim.(ikizler burcuyum da
J ) Sen sonbaharsın kardeşim, ona göre davran. Giyelim hırkalarımızı, deri ceketlerimizi… Nedir kısa kolluyla dolaşmak? Sen hayırdır hava? Olmuyor böyle.. Tabi ki hastalıktan nasibimi aldım! Beni gören doktorumun gözlerinde ‘iğne’ diye haykıran çok sevimsiz portreyi yine yeniden gördüm. (Olmazsa olmazdır)
Velhasıl aldık iğnelerimizi, ilaçlarımızı iyileşme yolundayız.
Okula gitmediğimden evde kendimle konuşma seanslarımda son sürat devam ediyor.
Fakat baktım bu konuşma seansları bana zarar veriyor, bıraktım.
Hayat böyle zararını gördüğün an ne olursa olsun ‘bırakacaksın’. Yoksa daha çok zarar görüyorsun.
Sonra paylaşımlarını severek takip ettiğim
 ‘Ayşe Tolga’  nın instagram hesabında bu yazıyı gördüm! İyi ki de gördüm.

Ya düşersem?
Ah tatlım, ya uçarsan?
Senin sandığın hiç bir şey sana ait değilken, bu garantiye alma, bu konfor
alanı saplantısı niye?
Bedenin, hayatın, çocuğun, eşin, evin, işin hepsi emanet…
Uçurumun kenarından aşağıya bak, hayatın sonsuz hediyelerine güven.
Korkularınla beraber tüm bu anlayışı da bıraktığında, uçacaksın.
Orada seni bekliyorum…


İnsanız ve hemen hemen hepimiz hayatımızı garantiye alma derdindeyiz. Doğal olarak.
Ama düşünüyorum da ya şu çok ciddiye aldığımız hayata BİR kere geliyoruz.
Neden ya? Neden?!
Sevmediğimiz, istemediğimiz şeyleri yapalım ki?!
Evet, ben evde bunları düşünüyorum, elimde mandalinamla…
Valla siz de bir düşünün bunu. Benim gibi psikopatça değil tabii :)
Bu arada şarkının devamı şöyle der;

Hayatta benim
Her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var.
Bir an bile vazgeçmedim
Kendi yolumdan



Siz de ne olursa olsun vazgeçmeyin ‘kendi yolunuzdan’…
Çünkü beklentiler sadece üzer..!



*Yazma yolumda bana büyük destek gösteren her geçen gün bıkmadan 'ama bak yaz' diyen yazmam için bana defterler, kalemler alan okulun ilk günü tanıştığım kıza tüm teşekkürlerimi iletiyorum! İyi ki hayatımdasın.*

**Her geçen gün daha iyi oluyor melek diyerek yüzümü gülümseten ve benim iyi hissetmem için değil, gerçekleri tüm samimiyetiyle söyleyen 'Meleğim'e de çok teşekkür ederim. Sen benim canımsın. Her şey güzel olacak.

**** Bıkmadan usanmadan yazdığım her yazıya en tatlı, en samimi yorumları yaptıkları için dünya tatlısı patronileçe Ece Altınkeser'e (sen bir tanesin) ve buzlar kraliçeme (olmazsan olmazımsın), Tuğçe Bozkaya'ya da çok teşekkür ederim. Sizi aşşırı seviyorum!

****Gecenin şarkısı da tabiki Athena'dan Ben Böyleyim.. :) ****

4 Ekim 2015 Pazar

Hayalleriniz mi? Zorunda Olduklarınız mı?

Yazar bu ara bunu düşünmekte. Çünkü  ciddi ciddi bunu düşünüyorum.
‘’Hayal ettiğiniz her şey gerçektir.’’
Pablo Picasso ne de güzel söylemiş değil mi? Şimdi düşünüyorum da neydi hayallerimiz? Neydi bizim ‘gerçekten’ istediklerimiz…
Sahi neydi bizim hayal ettiğimiz?
Bence;
Alışılagelmişin dışına çıkmak eşittir hayallerimiz üzerine attığımız bir adımdır.
Alışılagelmişin dışına çıkmak ‘zorunda olmadıklarımızdır.’
İçimizden geldiği gibidir.
Orada her şey yolunda olmasa bile ‘sen mutlu olduğun için,yolundadır.’
Aslında bakarsanız orada hava en kötü günde bile güneşlidir.
Zorunda olduklarımız=Monotonluk
Okula git, okulu güzel bi şekilde bitir. İyi bir bölüm tuttur.
Sonra da şansın yaver giderse dayan devletciğe, çalış çalışma maaş stabil.
Sabah 8, akşam 5.
Sonra da bul bir koca. (Eee vakit geldi..)
O hayal ettiklerini de yap kocanla. (Kız başına nasıl yapacaksın? ayy bu kızda iyice delirdi)
Ee sonra da çocuk tabi..
derken
senin ‘kendi’ (bakın kendinizden,yani sizden bahsediyorum) hikayen yarım kalır.
Devam ettirmen çok çok çok zordur o hikayeyi. Çünkü artık 'tek' değil evli,mutlu,çocuklusundur.
Artık yeni bir defterde kendi kimliğinden sıyrılıp bir sorumluluk silsilesi hikayesi başlar.
Ve evet, Türkiye’de evliysen,mutsuzsan, eee çocuğunda varsa boşanmak olmaz.
Eee çocuk var canım, katlancaksın artık.Sonra sana ne derler,hiç düşünmedin mi?
Mutlu ya da mutsuz devam eden bir hikayeyi gittiği yere kadar (ki bu genelde ölüm oluyor) devam ettirceksin. Çünkü efenim yuvayı dişi kuş yapar misali.. O mutlu/mutsuz hikayeyi sonlandırmakta sana düşüyor..
Ha hayallerin mi?!
Bilmem.
Nerede kaldı hayaller? Nerede kaldı umutlar? Nerede kaldı istekler?
Uçtu gitti, artık yapacak bir şey yok.
O yüzden;
Vallahi ben diyorum ki,
Tıka kulaklarını,dinleme kimseyi, çık alışılagelmişin dışına, içinden geldiği gibi yaşa!
Dünyaya 10 kez gelmeyeceğine göre…
Hikayeni en güzel şekilde, dilediğin gibi yaz!
Öldüğün zamanda,
Dilediği gibi yaşadı desinler.
Hayallerinize tutunarak kalınız efenim.
İstemek (harekete geçerseniz) olmanın yarısıdır. 'Unutmayınız' :)


-Albert Einstein der ki; ''MANTIK sizi A noktasından B noktasına götürür. Hayal gücü ise her yere!