26 Mart 2016 Cumartesi

Gökteki Yıldızlar

Yıldızlar azizim, yıldızlar öyle oldukları gibiler ki…
Parıl parıl parıldıyorlar, ışık saçıyorlar.
Ve ben onlarla konuştuğum zaman ‘kuş gibi’ hafif olup, kanatlanıyorum.
Özgürlüğüme uçup, tüm sevgimi onlara gönderiyorum.
Bir yerde okumuştum, aynen şöyle yazıyordu;
İnsanlar kötü
Sen en iyisi gökyüzünü sev.
yıldızlar da iyi mesela.
Yıldızlar…
Umut ışığım, diğer yarım, dileklerim, gözyaşım ,hüznüm ,sevincim.
Her bir şeyimi bilen tek sığınağım.
Başımı kaldırıp baktığımda orda görüyorum ya tamam diyorum tamam…
Oradasın.
İçim sıcacık oluyor.
Asla gitmeyecek biliyorum, gitse bile hava şartlarından bile isteye değil.
Geri gelecek biliyorum.
Yıldızları gördüğümde ağzımdan çıkan tek cümle ise hep şu oluyor,
Kahvemi alıp hemen geliyorum, konuşacak çok şey var zira.
Öyle içten, öyle olduğum gibi, öylece benimki yıldızlarla birlikteyken.
O anı seviyorum.
Çok başka seviyorum hemde.
Başımı kaldırıp başlıyorum konuşmaya, her şeyi ama her şeyi anlatıyorum.
Dinliyor bir güzel…
Belki bir çözüm yolu gösteremiyor ama inanın ruhunuzu sıcacık yapıyor.
Ve mutlaka o yıldızlardan bir tanesi seçiyorum.
Ona bakarak anlatıyorum, ona isim koymak istiyorum bazen.
Ama son diyorum ki sen zaten ‘yıldız’ olarak öyle özelsin ki.. Başka bir isme gerek yok.
İşin özü, yıldızlarla konuşmak iyi gelir, siz de deneyin.
Denemesi bedava ve sonunda kötü bir şey olmuyor.
Hele bir de çimlere uzanıp konuşuyorsanız…
O an’ı bozmayın, kalın o an’da doyasıya…
Ve düşünün,
Ya eşsizsek, ya bu koca evren aslında hepimizi eşit derece de seviyorsa
Ya hiçbirimizin hayatı diğerinden daha önemli değilse,
Ya biz bir yıldız oluyorsak?


Günün şarkısı bu aralar çok sık dinlediğim;
Cem Karaca-Ömrüm
(yok böyle bir ömrüm diyiş arkadaşlar,höh dedim) 
Mutlu haftasonları*

13 Mart 2016 Pazar

Kadın Olmak

Ben bu Pazar, kadın olmak sözüne takmış, araştırmalar yapmış bir de üzerine Aykut Oğut- Keşke Kadın Olsam kitabını karıştırmaya başlamışken, karşıma çok sevdiğim Can Dündar’ın bu yazısı çıktı. Ve dedim ki Pazar kafası, kadın kafası olsun! Ben bunu okurlarımla paylaşayım.
İyi okumalar ve huzurlu pazarlar dileyip sizleri bu güzel yazıyla baş başa bırakıyorum.

***
Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.
Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını.
Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.
Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz, ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir
Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgilidir aslında... İçinde her zaman sevgi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz.
Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için, yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.
Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz
Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlarda var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri acımak duygusudur.
Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz Kendisine ait bir dünyası vardır orda hep yalnızdır. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine ne kadar kalacağına kendisi karar verir. Sığınaktayken ordan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
Bir kadın bilgindir aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkarmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız
demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanır. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size
Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz...
Can DÜNDAR

7 Mart 2016 Pazartesi

Pembe Kalpler


Ceren’in dünyasından bildiriyorum.
Şu sıralar şiddetli sevgi pıtırcıklığı içeriyor, zaman zaman gürleme,böğürme olsa da saf sevgi çoğunlukta.
Söylediklerinden çok yaptıklarına dikkat ediniz.
Zira yazar ‘
pembe kalpler’e takmış vaziyette.
Evet taktım. İçimden böyle sevdiğim, konuştuğum  her insana pembe kalp göndermek geliyor.
Gidip de tanımadığım, konuşmadığım, suratsız insanlara pembe kalpler yollamıyorum ya?
Bir de suratsız diyip geçmeyelim o suratsız arkadaşlar da çok tatlı bir kalbe sahip olabiliyorlar. Önyargı kötü,kaka, pis… Mizac mühim şey azizim… Mizaca göre yargılarsak ohhhoooo…  (Bakınız ben hiç ciddi olamam.Bi insanla ciddi bakışmam 10 saniye olursa öp,başına koy) Neyse konumuz bu değil.
Ne diyorduk?
Heh pembe kalp…
Bunda bir zarar yok bence değil mi sevgili canım okur?
Hatta bence bunda ‘yanlış’ anlaşılacak bir şey de yok.
Hayatımın çok güzel bir yerine işlemiş vaziyette bu ‘pembe kalp’
 o kalbi yollamadığımda böyle bi olmuyor sanki ya.
Cık cık cık cık…
Olmuyor. Bi eksik oluyor, bi benle değil de başka birisiyle konuşuyor karşımda ki gibi hissediyorum.
Hiç ben gibi değil.
Bunu sadece whatsapp uygulamasında değil normalde konuşurken de yapıyorum.
İçimden öyle geliyorsa demek..
Siz de yapın. Güzel şey. Vesselam.
Mesela az önce, telefonum çaldı.  Baktım arkadaşım arıyor, açtım.
Ve ne dedi biliyor musunuz?
Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemek için aradım, bunu sakın unutma. Her zaman yanındayım.
Daha ne olsun?!
Ne güzel insanlar varmış meğer hayatımda…
Dedim ki;  patlat bi şarkı koy bir kadeh, içiyoruz yine bu gece
her şeyi boşver çal bu gece içiyoruz yine bu gece! (tabi ki içmekten kastım çay)
Ve şarkının sonunda ne diyor.
Hayat güzel sevince!
Siz de sevin, çok sevin.
İnsanlar pek kıymet bilmez sevgi konusunda, nankördürler. Onu hak eden insanları bulmak bi hayli zordur hayatta. Elbet bulunur ama doğru zaman geldiğinde.
Siz de illa sevecekseniz kitaplarınızı, çantanızı, ayakkabınızı ne bileyim sizin için değerli olan şeyleri sevin.
Hayat sevince çok başka güzel.
Diliyorum sizlerinde hayatlarında benim ‘
pembe kalpler
’ yolladığım gibi insanlar olur.
Yolunuzun böyle insanlarla kesişmesi temennisyle…
Mutlu haftalar diliyoruuum! :)


5 Mart 2016 Cumartesi

Kalplere Şenlik

Biliyor musun?
Şu an, tam şu an!
Gökyüzünden yazıyorum bu yazıyı…
Gökyüzünde bulutların üzerindeyim.
Elim de kağıt helvam var.
Sizi izliyorum.
Koşturmanızı, öfkenizi, nefretinizi,kahkahanızı, kahve yudumlayışınızı…
Buradan her şey öyle ‘telaşlı’ gözüküyor ki..
Hayırdır ne işin var senin orada dediğinizi duyar gibiyim…
Hikayeyi başa saracak olursam eğer, sabah kalplere şenlik bir şekilde uyandım.
Bu bir işaretti benim için, evrenin bana bir mesajı vardı!
O mesajı aldım.
Mesaj da şöyle yazıyordu.
Her zaman mutlu gördüğüm Ceren; bi hayli yorgun ve suratsız gördüm seni.
Sen hayırdır? Hayatında bir şeyler yolunda mı gitmiyor yoksa? Bak eğer öyleyse ne konuşmuştuk seninle bir şeylerin yaşanması gerekiyordur, yaşanır. Bunu değiştiremezsin. Gün sonunda ‘vicdanın’ rahat mı sen onu söyle bana? Seni tanıyorum.
Seninde bana söylediğin bir söz vardı hatırlıyor musun? Hani şu çok sevdiğin Çalıkuşu dizisinde Feride’nin söylediği.. Hatırladın mı? Hatırlamadıysan hatırlatayım hemen.
’Tembelim ben. Öfkesini nefrete dönüştüremeyecek kadar da rahatına düşkün. Kin de tutamam; unuturum, sıkılırım. Uykum gelir bir kere.’’
Şu an gülümsüyorsun, çünkü öylesin.
Sen kendin söylemiştin bana bunu. Hem ne demiştik hayatta en mühim şey ‘sağlık’ gerisi zaten zamanla olur.. Hem sen ki sağlık problemleri yaşamış, savaşmış birisisin. Bunu senin çok daha iyi bilmen gerekiyor.Yanlışların seni doğruya götürecek. Mutsuzluğun seni mutluluğa…
Şimdi kalk o yataktan, ve bana gülme artık. Ya da gül. Sen hep gül.
Benden nefret ediyordun, ‘ulan evren bana karşı mısın’ diyordun.
Sonra seninle barış imzalayıp çok sevmiştik birbirimizi…
Hatta sen benim için bir defter tutmuştun! Sahi ne oldu o defter? Yazmıyorsun çünkü bana bildirim gelmiyor. Kırılıyorum.. Bunu daha sonra detaylı konuşalım.
Unutma;
Her zaman yanındayım, ailen ve arkadaşların gibi…
Şimdi sana rengarenk balonlar gönderiyorum gökyüzüne geleceksin, bulutların üzerine..
Kağıt helvanı da unutmadım.
Hatta sana minik de bir süprizim var.
Ben sana şu an sürpriz diyorum sen kalkmış üstüm-başım diyorsun. Ah şu kadınlar…
Oyalanma. Seni orada bekliyor olacağım.
İmza: Evren…
Böyle bir mesajdı işte… Kalplere şenlik değil mi sizcede?
Halay çekesim geldi…
Mutsuz da değildim oysa ki sadece düşünceliydim..
Canım evren,
senden bir torpilim olduğunu biliyordum..
Burada her şey çok güzel…
Yolunuz düşerse bir gün siz de mutlaka gelin.
Ben kendi gökyüzümün bulutundayım.
Siz de bulun onu!
Bırakmayın, sizin olsun orası.
Kağıt helvamda bitti…
Az daha Evren’in süprizini unutuyordum. Benim daha önce hiç müzik kutum olmadı.
Hani bu atlı karınca şeklinde olanlar... Bayılıyorum ona.
O müzik kutusunu getirmiş bana yanında da bir not;
Sana bununla gelen insanları sakın geri çevirme.
Hayatında hep şahane insanlar olsun.
Seni seviyorum.

Tüm kalbimle teşekkür ediyorum bende!
Ben de hepinizi seviyorum.
İyi ki hayatımdasınız.
Pamuk şeker tadında,kalplere şenlik bir hafta sonu diliyorum! :)