28 Mayıs 2016 Cumartesi

Çünkü; Mucizeler Gerçektir

Heey merhaba bunu okuyan kıymetli kişi..
Şuan öyle bir haldeyim ki, bilemezsin..
Anlatacaklarım, paylaşacaklarım var seninle. Kahvemi yaptım (evet üşenmedim ve kendime sade bir nescafe yaptım, çünkü bir ceren en çok bunu sever!)
Eğer sende hazırsan, sana ilham verecek şahane bir konuya değineceğim.

‘’Bir Ruhun Hikayeleri’’


Bir ruhun en büyük hayaliydi, en başlarda.. Şimdi ise sayfalara karıştı, buram buram kitap kokuyor…
Oooo kitap kokusu mu dediniz, alırım bi dal.
Hatta bi daldan da fazlasını alabilirim.
Her neyse; Şaklabanlığımı bir kenara bırakıp konuya kaldığım yerden devam edeyim zira bugün şaklabanlığımın zirvesini yaşadım, yaşattım! :)
Bunun üzerine öyle çok konuştuk ki Tuğçeyle.. Ne olur, nasıl olur diye.
Ve oldu!
Yaptı oldu.
İnandı oldu.
Vazgeçmedi oldu.
Oldurdu!
Helal Olsun be sana! Cesaretine, kafanın içindeki o dünyaya bir kez daha hayran kaldım!
Şimdi, şuan bu satırları yazarken öyle gururlu, öyle mutluyum ki…
Devamı gelecek, biliyorum.
Bugün, imza gününde her şey öylesine güzeldi ki…
En başta da sen…
Bir hayali elinde tutmak, ona ulaşmak nasıl bir duygu bilemiyorum ama senin duygularına ortak oluyorum, her zaman da olurum biliyorsun.
Ve senin bu yaptığının herkese ilham vermesini istiyorum.
Olmuyor yok bu deli kızda,
İnanmak var sadece…
imkansızı imkanlıya çevirmeyi öyle güzel başarıyor ki…
Tarifi yok bu duygunun, bu hissin…
Ve hep derim;
Eğer bir şeyi tüm kalbinizle isteyip, tüm saflığınızla kovalarsanız o istediğiniz şey er ya da geç olur. Öyle güzel olur ki… Siz bile şaşarsınız vallahi..
Özetle; inanmak azizim inanmak.
İnanmak başarmanın yarısıdır diye boşuna dememişler.
Başarın daim olsun melek, çok seviyorum seni.
Her zaman, yanındayım bunu biliyorsun..
Aksini düşünme bile.. ;)

Veeeeee
Buradan; imza gününde deli deli hareketler yapıp
arkadaşımsınız dinleyeceksiniz tabii diye kafasını şişirdiklerimden özür falan dilemiyorum. Özür dileyeceğimi mi sandınız yoksa?
Valla dinleyeceksiniz banane yani, ohh ne de güzel konuştum, şarkı söyledim, dans ettim…
21 yaşındayım ben 27 değil.. (siz anladınız onu)
En başta Elif ve biricik kardeşi Ece olmak üzere, (Ececim kurabiyeler efsane değil miydi ama iyi ki yedin, iyi ki yedik ohh misler gibi)
Arda’ya (kıvırcığını özlediğini biliyordum, ne de güzel dinledin beni)
Yeşo’ya (felaket tellalım benim, bi terk etmedin ortamı hahahaha )
Öykü’ye (gerçek tepkilerin için müteşekkirim tatlım.)
Eniştem’e (seni dinleyeceğimden şüphen olmasın, aslansın enişte aslan boşuna eniştenin dibi demiyorum ben)
Ve Meleğim’e..
O heyecanın karmaşası içinde yine beni dinleyip akıl vermeyi ihmal etmedin ya ne diyeyim ben sana… Ne güzelsin sen :)

28 Mayıs, 28 Mayıs olalı böyle bir gün görmemiştir!

-İmza günü öncesi yanı başımda olan Ali, sen iyi ki varsın be! İyi ki..
Öyle çok özlemişim ki senin yanında saçma sapan haller yapmayı..
Ve söz bir gün geleceğim! :)
Nasıl seviyorum seni bir bilsen…
(bana orta okul çocuğu dediğini unutmadım, haberin olsun)
-Günün şarkısı Güliz Ayla- Bağdat (çok sevgili Ezgiciğim, ben dünyanın en büyük aşığını aptala çevirdiğin için sana diyecek bir şey bulamıyorum. Anca öpüyorum, gözlerinden!)

Çok sevgiyle, çok umutla kalın.
Ve daima ‘inanın’…
Çünkü; mucize dediğiniz şey gerçekleştirmeniz içindir.
Ve mucizeler daima gerçektir.
Pembe kalpler… :)

26 Mayıs 2016 Perşembe

Sohbet, Muhabbet mi dediniz? Alırım bi dal..

Madem sohbet, muhabbet dedik, çaysız olmaz.
Bence sevgili okurum okumaya başlamadan önce çayını al!
Aldın mı? -Aldın.
Hazırsan az biraz kafanı şişireceğim..
Yahu bu yazmak nasıl bir şeymiş öyle… Yaklaşık 1.5 aydır yazmıyormuşum..
Doğrudur, inanırım. Çünkü yazmak böyle çok çok farklı bir şey benim katımda.
Bazen yazdıkça yazasım geliyor bazende böyle yakın mesafe giriyor aramıza… Olur öyle arada diyor sohbet, muhabbete girişiyorum.
Ben sizinle böyle konuşmayı çok özlemişim vallahi!
En son 5 Nisan’da yazmış birisi olarak o zamandan bu zamana neler neler olduğu şöyle bir özet geçmek istiyorum.
Kısa bir Foça kaçamağım oldu, iyi ki de olmuş… İyi ki de derslere girmeyip, gitmişim Foça’ya!
Bana öyle iyi geldi ki sevgili okurum, anlatamam…
Bilmem belki Foça, belki de orada tanıdığım şahane insanlar…
Neticede ikisi birleşince tadından yenmiyor, insanın canı  oradan ayrılıp buralara gelmek istemiyor. Ve ben Foça’da gezerken hep ayağımı yere bilerek sürttürdüm.
Allah’ım nolur buradan bir evim olsun, nasip et bana diyip durdum. İnşallah o günleri görürüm de sizleri de evime davet ederim. (AMİN)


Foça’nın insana verdiği bir huzur var. İnsan saatlerce bakabilir denize, gökyüzüne…
Yazabilir,kendini bulabilir..
Nitekim benim de başımı önüme alıp düşünmeye ihtiyacım olan bir dönemdi.
Düşündüm, yazdım, eledim, kızdım, ayırdım, vazgeçtim, hırslandım, sevdim…
Kendimi bulup öyle döndüm Foça’dan. Keşke dönmeseydim tabii ama işte.
Her güzel şeyin bir sonu var. Ama içim rahat.. Çünkü dolu dolu 4 gün geçirdim orada..
Foça’dan dönüş sonrası bir final dönemi…
Çalışmalar hatta çalışamamalar falan…
Ve pek tabii gözümde büyüyen 90 günlük canım staj…
Erkenden başladığım şu staj günlerimde dediklerim sırasıyla;
-Ama benim stajım 1 haziran da başlıyordu (14 mayısta çalışmaya başladım.)
-Ama ben tatil yapacaktım..
-O değil de iyi ki gitmişim Foça’ya..
-Uyku sen ne tatlı şeysin..

Hayır anlamadığım neden ‘ama ben tatil yapacaktım yae’ diyorsam.. Görende beni her yaz deli gibi tatil yapan birisi zannedecek.
Hemen o algıyı atın kafanızdan. Bakın benim tatil anlayışım biraz kabaca tarif edeceğim ama malak gibi yatmaktır.
Bundan güzel tatil yoktur benim için.
Şimdi bana koyan da erkenden kalkıp işe gidiyor olmak sanırsam. İşin garip yanı ise benim bu duruma alışmış olup, izin aldığım zamanlarda evde hoflayıp durmam.
Tuhaf, çok tuhaf…


Onun dışında sevgili okur iyiyim çok şükür. Söz verdiğim gibi şükür etmeyi hayatımdan eksik etmiyorum.
Her gün, her şeye şükür ediyorum.
Hayat sen ne güzelsin diyorum…
Yazıyorum, okuyorum…
Ve sana bu satırları kafamda hasır şapkamla yazıyorum.
Tatil özlemi çeken Ceren’den çok sevgiler…
Sizlere iyi tatiller, sınavı olanlara da bol başarılar.
Dualarım sizlerle, tabana kuvvet yaparsınız!..
Ha unutmadan bir şey daha;


Hayalleri uğruna, pes etmeden yola devam edenleri hep çok sevmişimdir. Aynı zamanda saygımda sonsuz onlara…
İşte bunlardan biri benim Meleğim olunca, daha bir gururla, daha bir keyifli oluyorum.
Hayalini gerçekleştirdi.
Yazdı, çizdi arada saçmaladı, olur mu olmaz mı derken….
Bir Ruhun Hikayeleri sayfalara karıştı…
Elimize alıp doyasıya okuyacağımız bir kitap oldu. Hafta sonu imza günü var.
Öyle heyecanlıyım ki… Tuğçe’yi düşünemiyorum..
Çıkın çıkın alın. Gittiğiniz kitapçılardan da ısrarla isteyin..
Hayallerini gerçekleştiren bir kızın öyküsünü okumak bence size de ilham verecek. Bununla da kalmayacak, harekete geçeceksiniz…
Tavsiye benden, gidip alıp okuması sizden…
Ne çok yazmışım daha da yazasım var ama yetsin bu kadar..
Söz arayı bu kadar açmayacağım..
Ha bi de,

Sizi çok seviyorum! Bunu bilin.
Bu satırları okuyan herkes, hepiniz kalbimde öyle ayrı, öyle özel yerlere sahipsiniz ki…
Öyle de kalacaksınız, emin olun.
Pembe kalpler… :)