26 Mayıs 2016 Perşembe

Sohbet, Muhabbet mi dediniz? Alırım bi dal..

Madem sohbet, muhabbet dedik, çaysız olmaz.
Bence sevgili okurum okumaya başlamadan önce çayını al!
Aldın mı? -Aldın.
Hazırsan az biraz kafanı şişireceğim..
Yahu bu yazmak nasıl bir şeymiş öyle… Yaklaşık 1.5 aydır yazmıyormuşum..
Doğrudur, inanırım. Çünkü yazmak böyle çok çok farklı bir şey benim katımda.
Bazen yazdıkça yazasım geliyor bazende böyle yakın mesafe giriyor aramıza… Olur öyle arada diyor sohbet, muhabbete girişiyorum.
Ben sizinle böyle konuşmayı çok özlemişim vallahi!
En son 5 Nisan’da yazmış birisi olarak o zamandan bu zamana neler neler olduğu şöyle bir özet geçmek istiyorum.
Kısa bir Foça kaçamağım oldu, iyi ki de olmuş… İyi ki de derslere girmeyip, gitmişim Foça’ya!
Bana öyle iyi geldi ki sevgili okurum, anlatamam…
Bilmem belki Foça, belki de orada tanıdığım şahane insanlar…
Neticede ikisi birleşince tadından yenmiyor, insanın canı  oradan ayrılıp buralara gelmek istemiyor. Ve ben Foça’da gezerken hep ayağımı yere bilerek sürttürdüm.
Allah’ım nolur buradan bir evim olsun, nasip et bana diyip durdum. İnşallah o günleri görürüm de sizleri de evime davet ederim. (AMİN)


Foça’nın insana verdiği bir huzur var. İnsan saatlerce bakabilir denize, gökyüzüne…
Yazabilir,kendini bulabilir..
Nitekim benim de başımı önüme alıp düşünmeye ihtiyacım olan bir dönemdi.
Düşündüm, yazdım, eledim, kızdım, ayırdım, vazgeçtim, hırslandım, sevdim…
Kendimi bulup öyle döndüm Foça’dan. Keşke dönmeseydim tabii ama işte.
Her güzel şeyin bir sonu var. Ama içim rahat.. Çünkü dolu dolu 4 gün geçirdim orada..
Foça’dan dönüş sonrası bir final dönemi…
Çalışmalar hatta çalışamamalar falan…
Ve pek tabii gözümde büyüyen 90 günlük canım staj…
Erkenden başladığım şu staj günlerimde dediklerim sırasıyla;
-Ama benim stajım 1 haziran da başlıyordu (14 mayısta çalışmaya başladım.)
-Ama ben tatil yapacaktım..
-O değil de iyi ki gitmişim Foça’ya..
-Uyku sen ne tatlı şeysin..

Hayır anlamadığım neden ‘ama ben tatil yapacaktım yae’ diyorsam.. Görende beni her yaz deli gibi tatil yapan birisi zannedecek.
Hemen o algıyı atın kafanızdan. Bakın benim tatil anlayışım biraz kabaca tarif edeceğim ama malak gibi yatmaktır.
Bundan güzel tatil yoktur benim için.
Şimdi bana koyan da erkenden kalkıp işe gidiyor olmak sanırsam. İşin garip yanı ise benim bu duruma alışmış olup, izin aldığım zamanlarda evde hoflayıp durmam.
Tuhaf, çok tuhaf…


Onun dışında sevgili okur iyiyim çok şükür. Söz verdiğim gibi şükür etmeyi hayatımdan eksik etmiyorum.
Her gün, her şeye şükür ediyorum.
Hayat sen ne güzelsin diyorum…
Yazıyorum, okuyorum…
Ve sana bu satırları kafamda hasır şapkamla yazıyorum.
Tatil özlemi çeken Ceren’den çok sevgiler…
Sizlere iyi tatiller, sınavı olanlara da bol başarılar.
Dualarım sizlerle, tabana kuvvet yaparsınız!..
Ha unutmadan bir şey daha;


Hayalleri uğruna, pes etmeden yola devam edenleri hep çok sevmişimdir. Aynı zamanda saygımda sonsuz onlara…
İşte bunlardan biri benim Meleğim olunca, daha bir gururla, daha bir keyifli oluyorum.
Hayalini gerçekleştirdi.
Yazdı, çizdi arada saçmaladı, olur mu olmaz mı derken….
Bir Ruhun Hikayeleri sayfalara karıştı…
Elimize alıp doyasıya okuyacağımız bir kitap oldu. Hafta sonu imza günü var.
Öyle heyecanlıyım ki… Tuğçe’yi düşünemiyorum..
Çıkın çıkın alın. Gittiğiniz kitapçılardan da ısrarla isteyin..
Hayallerini gerçekleştiren bir kızın öyküsünü okumak bence size de ilham verecek. Bununla da kalmayacak, harekete geçeceksiniz…
Tavsiye benden, gidip alıp okuması sizden…
Ne çok yazmışım daha da yazasım var ama yetsin bu kadar..
Söz arayı bu kadar açmayacağım..
Ha bi de,

Sizi çok seviyorum! Bunu bilin.
Bu satırları okuyan herkes, hepiniz kalbimde öyle ayrı, öyle özel yerlere sahipsiniz ki…
Öyle de kalacaksınız, emin olun.
Pembe kalpler… :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder