7 Ağustos 2016 Pazar

Küçük bir kasabada inecek var!

Çok değil 1-2 haftada önce, teyzemle karşılıklı sohbet ederken birden bana ‘artık yazmıyorsun da’ demesiyle uzun zamandır yazmadığımı fark ettim…
Aslında ben o gün teyzemle konuşurken bir çok şey fark ettim. Her neyse. Mevzu yazmak değil, yazmayı bırakın 5 aydır aynı kitaptayım! Ben? 5 aydır? E hal böyle olunca insan başını önüne alıyor, düşünüyor da düşünüyor…
Nitekim bende öyle yaptım. Enine boyuna düşünme seanslarım sonunda çıldırmama az kaldı doktorum nerede? Demedim tabi kii.. Güldüm, geçtim..
İçimdeki psikolog aşkıyla çocukluğuma kadar indim.. Şimdi önümde çocukluk fotoğrafım bakışıyoruz öylece, ne tatlısın diyorum ve sonra ekliyorum ‘özür dilerim, her şey için senden çok çok çok özür dilerim minik ceren, büyümüş bu cereni affet olur mu?’ diyorum o bana tüm sıcaklığı, tüm içtenliğiyle sadece ‘gülümsüyor’
(Günümüzde içten gülümsemeler yerini yapmacık gülümsemelere bıraktığı için..)
Şuan 22 yaşındayım, ama inanın o 22 yılın 19 yılı eğlence makinesinin  bozulan kısmı gibiydi…
Hani hep diyorlar ya önce ‘sağlık’ diye.. Boşa demiyorlar…
‘19’ yılımı içimde kocaman bir kahverengiyle geçirdim.Beni çok yordu, bana ‘neden ben’ dedirtti, beni gücümden,kuvvetimden alıkoydu, bana beni yoran her şeyi yasaklattırdı!
En çok istediğim jimnastik kursuna göndermedi.
Yüzmeye göndermedi, gitmemle bırakmam bir oldu.
Ve özür dilerim kahverengi ‘neden ben’ dediğim için.
Verenin de, alanında ‘O’ olduğunu bildiğim halde bunda da var bir hayır demediğim için…
Karanlık günler olacağını sonra o tünelin biteceğini aydınlığa kavuşacağımı bildiğim halde teşekkürü ve şükürü dilimden düşürdüğüm için, özür dilerim…
Sonunda, kahverengiden ‘tam zamanında’ dediğimiz bir an da kurtuldum…
Doğru zaman lafına çok inanırım, ve kahverengiyle de ‘doğru zamanda’ ayrıldık…
minnet doluyum her şeye herkese…
kahrımı çeken, beni bir an olsun yalnız bırakmayan en başta ‘aileme’  siz benim en kıymetlimsiniz. Sonra da ‘lise arkadaşlarıma’ teşekkür ederim, çok çok teşekkür ederim…
ve şimdi diyorum ki kendi kendime ulan ceren seni 19 yıl taşıdığın kahverengi bitirememiş, sen onu yenmiş güç bende dostum hadi yoluna demişsin…
Şimdi ahmet’i, ayşe’yi onu bunu ne takıyorsun kafana…
bir söz var hani sevene can feda, sevmeyene evlada diye…
memnun olmayana kapı orada,çıkışlar da sağdan bu arada, ben böyleyim işte
hatalarımla, saçmalamalarımla, gülümsememle Ceren’im…
Ve atılan triplere de tahammülüm yok.
Hayır yani koskoca 19 yıl bir kahverengiyle yaşamışım bir kez olsun trip attığını görmedim, siz kimsiniz pardoğğğn? Derler adama yani..
Arkadaşlar, tribinde bir dozu var… Burdan gelecekteki erkek arkadaşıma, arkadaşlarıma sesleniyorum sizlere trip attığım da beni uyarın!
O değil de, nerden nereye gelmişim ben yine… Eee tabi uzun süre yazmayın böyle oluyormuş…
Küçük Ceren, seni her daim seveceğim, seninle her gün konuşacağım unutma!
Sevgili Kahverengi gittiğin yerin ‘kuzenim’ olması canımı sıksa da o da senden bir hafta sonra kurtulacak, sağlığına kavuşacak… O da seni tıpkı benim seni yendiğim gibi yenecek, bak gör.
Ve tripler, en içten sevgilerim size…
Ve şimdi müsait bir kasaba da inecek var!
Mezun olduktan sonra ilk işim o olacak zira.




GÜNÜN OLUMLAMASI:  Sevdiklerinize, (hak edenlere) bıkıp usanmadan seni seviyorum seni çok seviyorum de. Hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.
GÜNÜN OLUMSUZU: Neden bu kadar nem var? Neden?!!!!!!!!
GÜNÜN ŞARKISI: Umut Kaya- Gül güzeli
 MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN KÖŞE YAZISI: http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/nil-karaibrahimgil_113/gencligime-sevgilerimle_28841561



Ve duamız sabit,
İnançla, aşkla, güçle
Sevgiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder