13 Kasım 2017 Pazartesi

Bir Kıvırbaş Hikayesi

Aslında bakarsanız öyle şahane, masallardan fırlamış bir hikaye anlatmayacağım sizlere.
Beklentinizi yüksek tutmayın diye söylüyorum.
  Karşımda bir fotoğraf var. 3-4 yaşlarında olduğu da söylentiler arasında. Denizin içinde başında kalpli güneş gözlükleri olan bir kıvırbaş ve laf aramızda çok da sevimli. Keşke hep böyle kalsak dediğimden hatta dediğimizden… Hadi artık itiraf edin! Çoğunuz o yaşlarda kalmak için bir çok şeyinizi verebilirdiniz. Ben verirdim mesela! Dert yok, tasa yok, düşünmek yok, kafa yormak yok, kilo problemin bile yok. Rahatsın misler gibi. Neyse, konudan sapmayalım.
O yaşlarda bizden büyükleri, mavi önlüklerini giymiş, okula giderken gördüğümüzde (en azından ben) ben deeee!!! Ben de!!!!  ama ben ne zaman gideceğim okula? diye tutturduğum gerçeğini değiştiremiyeceğim. Hayır o anın tadını çıkarsana saftirik çocuğum elbet bir gün sende gideceksin okula değil mi ama? Git sokakta çılgınlar gibi oyna, bebeklerine kıyafet dik, çizgi film izle, düş, kalk sonra tekrar düş. Yaşadığın o anın tadını çıkar.
Alışverişe gittiğinde o alışveriş arabasının içine seni oturttukları zaman neden bağrınıyorsun? Hadi şimdi binde görelim? Hele ki toto kocamansa, sığmazsın bile kardeşim. O zamanlar daha çok binseydim de o anın tadını çıkarsaydım diyeceksin işte… Hey gidi çocukluk hey…
Sonra büyümeye başlayacaksın, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite derken 16-17 belki daha fazla yıl insanların içine karışacaksın. Ve sen, ne kadar iyi yürekli olursan ol insanlar sen ilkokuldayken başlayacak acımasız sözler söylemeye, seni kırıp incitmeye…
Ve üzülerek söylüyorum ki, çocukluğunda aldığın o acımasız sözler sen büyüdükce seni toplumdan soyutlamaya, kendini sorgulamaya, kendinden nefret etmene kadar gidecek.
Nerden bildiğimi soracak olursan eğer, YAŞADIM! Derim sana kocaman harflerle.
Şişko seni diyenler mi dersiniz, martı kaşlı mı dersiniz, ay senin gözler sarı vampir misin sen diyenler mi dersiniz?
Ve üzgünüm, bu psikolojiyi 20 yaşıma kadar ASLA atamadım üzerimden.
Tanıdığım herkes  sevsin beni mantığı ele geçirdi beni sanki çok mümkünmüş gibi. Eğer, herkes beni seviyorsa bu işte bir terslik olabileceğini çok sonradan öğrendim.
Kardeşim olmadığından en kıymetli değeri arkadaşlarıma verdim ve ağzımın payınıda ilk kez ortaokulda aldım.
NOT 1: kimseye hakettiğinin üzerinde değer verme!
İş görüşmesi için gittiğimde insanların bana hep kızacaklarını düşündüm, gösterdikleri işi asla yapamayacağım düşüncesi beynimin en üst kısmına yerleşmişti.
NOT2: korkma, dene, en kötü ne olabilir ki?
ve çalıştığım yerde şahane insanlar tanıdım, çoğu evet evet çoğu kesinlikle benim bebeklerim.
Düz saçlı kızların her zaman çok daha güzel olduklarını düşünüp, bu tülü pakize saçlarımı ütüledim, çünkü bir düzleştiricim yoktu.
NOT3: sen her halinle güzelsin, kıvırbaş olmaksa senin bir ayrıcalığın.
Hem reklamda ne diyordu;
seviyorum her halimi
herkes böyle sevsin beni
ister düz ister bukleli
kendine güven en güzeli
olduğun gibi ol bırak
bak senin gibi güzel hayat
saklanma özgürce adım at
kendi dalganı yarat
o duruş bu gülüş şu bakış
hadi saçlarınla bir barış
yeniden kendinle tanış
işte senin için bu alkış



(saçlarımı şekillendirerek bende bir devrim yaratan arkadaş gibi arkadaş, sen kendini biliyorsun teşekkürlerim sana!)
Ve kuzenim, Ada’ da bana ‘len kıvırbaş’ dediği an, dedim melo tuttum ben bu ismi.
Teşekkürler süperman, bana bu ismi verdiğin için! :)
Saçlarım şuan düzken bu satırları yazmakta efsane bir tezatlık :)

Bu liste uzar da uzar. Daha neler vardır hatırlamadığım, unuttuğum…
Ve evet, en başta bahsettiğim o fotoğraftaki kız çocuğu da bendim. Bir arkadaşıma anlattığımda hikayemi, bana dönüp şunu söylemişti ‘’şu an Çirkin ördek yavrusunun bir kuğuya dönüşmesini dinledim.’’ Teşekkür ederim, tekrardan… Hayatımda hiç böylesine güzel bir iltifat almamıştım.
  Diyeceğim şudur ki; çocuklarınıza insanları rencide edecek, üzecek, yaralayacak şeyleri farkında olmadan ya da bile isteye öğretmeyin. Bakın bu çok acımasızca. Cidden!
Dünyaya gelirken bize renkli gözlü ve sarışın olmak ister misin? Dudakların diyorum şöyle olsun ister misin? Ağzın da şu şekilde falan diye sorulmuyor. Bunu bir idrak edelim önce.
Seçme şansımız yok, malzeme bu! Tıpkı sizin gibi eşsiziz!
Böyle hassas olunan konularda ‘şaka yaptım yea’ diyecek kadar rahat da olmayın rica ediyorum. Çünkü sizin şaka yaptığınız şey karşınızdakinin yıllarca yenmeye çalıştığı bir şey olabilir. İnsanları oldukları gibi sevmeyi öğretin çocuklarınıza.
 Ve sen  yaralı ceylan,
kendine kimsenin gözünden bakma. Kendi gözünden bak. Kendi değerini kendin belirle.
Senin kendine inanman önemli, kimin ne düşündüğü değil.
Unutma ki; kilolu da olsan, rahatszılığın da olsa, kaşların martı gibi de olsa
seni seven birileri var.
En başta ailen
Sonra da ben, koşulsuz şartsız…

(bir görsel seçemedim, bilmiyorum bilemedim. yazıyı okuyanlar akıllarına gelen görseli benimle paylaşsın bence, çok minnoş olur! bu arada hikayenin devamı gelecek!)

İnançla, Aşkla, Sevgiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder