24 Kasım 2018 Cumartesi

Benim Dünyamda; ÖĞRETMEN

Bugün, bakın bugün çok güzel ve özel bir gün. Kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar özel hatta.
Bugün, öğretmenler günü.
Bugün, kahramanlarımızın günü.
Tamamen kendi duygu ve düşüncelerimle ‘öğretmen’ denildiğinde neler hissediyorum, tüylerim nasıl diken diken oluyor, neden öğretmenleri kalbim yerinden çıkacakmış gibi seviyorum onlardan bahsedeceğim.
Ve inanın, şu satırları yazarken bile heyecanıma, kalbimin hızla atmasına engel olamıyorum.
‘’Her Çocuk Özeldir’’ filmi öğretmenler için şöyle der;
Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.
Teşekkür ederim hayat bana bu mucizeyi sağladığın için…
Teşekkür ederim hayat, bana sadece dersi öğretmekle kalmayıp sevgiyi, saygıyı, vefalı olmayı, içtenliği, samimiyeti, düştüğümde nasıl kalkacağımı ve daha nicesini öğreten öğretmenler karşıma çıkardığın için.
Teşekkür ederim, çok çok teşekkür ederim.

Bugün, öğretmenler günü
Öğretmen arkadaşlarım için birer çiçek aldım ve bir dükkana girdim elimde çiçekler…
Kadın tüm içtenliğiyle sordu, ‘’Öğretmen misiniz?’’
-İçimden evet, evet, evet, evet diye haykırsam da kuru bir- maalesef hayır diyebildim.
Öyle üzüldüm ki, öyle eksikliğini hissettim ki…
Ve evet, biraz da gözlerim dolmuş olabilir.
Ama o ‘öğretmen’ hissini yaşamadan ölmek istemiyorum kesinlikle.
Sizlerle yenilenmek, sizlere gözlerim parlayarak bir şeyler anlatacağım o günü sabırsızlıkla bekliyorum.
Dilerim bir gün kavuşuruz.


Öğretmenler;
 Sizler birer mucizesiniz. Sizler öyle bir mesleğe sahipsiniz ki bir değil bin kalbe dokunuyorsunuz. Ve evet sizler, sadece benim değil bütün öğrencilerin kahramanısınız. Ve sizler için yapılan kötü hiçbir ithamı kabul etmiyorum. Sizlere saygım, sevgim sonsuz.
Kalbimde sizler için özel bir köşe var.
Sizden öğrendiklerim, sizlerin sevgisi, sizlerin şevkati ve daha nicesi hepsi orada.
Bugün, çoğunuzla telefonda konuştum çoğunuza da sosyal medya aracılığıyla ulaştım.
sizleri çok seviyorum.

Ana sınıfında ki  öğretmenimden, üniversitedeki öğretmenlerime kadar…
Her birinizi, çok seviyorum.
Sizlere karşı bilmeden bir saygısızlığım olduysa da affınıza sığınıyorum.
Bugün sizlere de söylediğim gibi, sizlerin öğrencisi olduğum için öyle şanslıyım ki...
Yorucu ve biraz da karmaşık olan hayat serüveninde sabırla benimle konuştuğunuz, yoluma ışık olduğunuz için
çok teşekkür ederim.
Benim sizlere olan teşekkürüm bitmez, tıpkı sevgimin bitmeyeceği gibi…
Sizleri kalbim yerinden çıkacakmışçasına çok seviyorum.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

11 Eylül 2018 Salı

Dünyana Işık Ver Olur Mu?



Sanki, çiseleyen yağmurun tadını çıkarmak yerine, ondan kaçıyorum.
Sanki, sevmem gerekirken sevmeyi reddediyorum.
Sanki, ben gülerken aslında ağlıyorum.
Sanki, beceriksizin tekiyim.
Sanki, ben biraz kendimi sevemiyorum.
Sanki, her şey bomboş.
Hani bazen hayatınızın altı üstüne gelir ya işte aynen öyle oldu. Çok üzüldüm, çok hırpalandım ve kendi kendimi fazlasıyla hırpaladım. Bana iyi gelen insanlar bile iyi gelmemeye başladı.
Önce kendimden sonra da insanlardan uzaklaştım.
İşte o noktada şu sözü hatırladım;
‘’ Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını? ‘’ –Şems-i Tebrizi
Bu sözün hayat enerjimle bir bağlantısı olabilir mi? Neden olmasındı ki?  Sözü yazmak bile öyle iyi geldi ki, siz düşünün.  Teşekkürler Melek bu sözü bana ilmek ilmek işlediğin için.
Teslim olmayı, hayatın benimle birlikte akmasına izin vermeyi bu sözle öğrendim dersem yalan olur, öğreniyor ve uygulamaya çalışıyorum. Bu sefer lafta değil. Cidden öğreniyorum.
---

Önce mezun oldum, çok sevdiğim okulumdan ayrılmak öyle zordu ki… Okul eğitim yuvasıdır sözünü fazlasıyla içselleştirmiş ve çok fazla okul değiştirmiş birisi olarak eğitim yuvalarımdan ayrılmak her zaman çok zor oldu. Sevgili Şırnak Ömer Keçecigil İlköğretim Okulu inan senden ayrılmak da Üniversitede ki Fakültemden ayrılmak kadar zordu, ve evet her ayrılık beni salya-sümük ağlatır. Her zaman yaptıkları mesleğe saygı duyduğum hocalarımdan ayrılmak da arkadaşlarımdan ayrılmak kadar zordu. Sevgili Hocam, size verdiğim sözü mutlaka tutacak elimde belgemle yanınıza koşacağım. Yolumda ışık olduğunuz içinse çok şanslıyım. Siz çok kıymetli, siz çok değerli, siz daima en minnoş hocamsınız. Ve hep iyi ki...

Mezun olma durumunu sindiremeden sağlık sorunları, vefatlar derken hayatımın alt-üst olduğunu iliklerime kadar hissettim. Ha bu arada, işsizdim.
Her şey üst-üste gelince, bende pes etmeyi seven dibe çöktüğü zaman oradan yukarı zıplaması epey zaman alan bir kişilik olduğumdan olsa gerek –bunun kilomla bir alakası kesinlikle yoktur!- durdum. Evet sadece durdum. Öyle boş boş baktım.
Ve sadece ağladım. Vah-tüh ağlamasından çıktım, rahatlamak için ağladım. Ve inanın, o da sıkmaya başlıyor. Yeter daaa, kendine gel diyor sana içindeki çocuk. Belki de içimdeki laz uşağı bilemicem. Dünyanın sonu sanki. Bir silkelen, bir kendine gel, bir gülümse.
İşte bu zamanları yaşarken ne okudum, ne yazı yazdım. Sadece kafamda  hayali kötü senaryolar kurdum.
Yapamam gibi, Olmayacak gibi, Başaramayacaksın bulaşma gibi…
Ki bu zamanlarda yanımda olan insanlar, arkadaşlarım, öğretmenlerim sizler iyi ki varsınız. Benim en büyük şansım sizlersiniz ve sizlerde bunu biliyorsunuz.
İyi ki…
Sonra işte bu sözle tanıştım, nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmayacağını diyip, koşmaya başladım.
Yürümek kesmezdi, koca yaz geçmiş, Ağustosun ortasına gelmiştik. Hayatıma ve sağlığıma çekidüzen vermem gerekiyordu, en acilinden.
Ve inanır mısınız bilmem ama, başardım.
Ve bir kart çektim.
Kartta şöyle yazıyordu,
‘Dünyana Işık ver’.
-Etrafındaki her şeye ve herkese ışık ver. Bil ki o ışık, senin dünyana da yansıyacak-
Sonra bir kart daha çektim.
Onda da şöyle yazıyordu.
‘Yolun Açık’
-Merak etme, yolunda uçarak gidiyorsun. Sanki bir küheylanın kanatlarında uçar gibi..

Seviyle, Aşkla, Umutla Kalın.
Hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin.
Ve şimdi gülümseyin. =)
Sevgilerden bir demet..

31 Mart 2018 Cumartesi

Tüneldeki Işık


Hayatım boyunca hep ‘her son yeni bir başlangıçtır’ sözünü işittim. Ve bir süre sonra bu söze sinir olmaya başladım. Çünkü hiç bir son bana yeni bir başlangıç getirmiyordu. Tünel hep karanlıktı. Tünelin sonunda ya ışık yoktu, ya da ben o ışığı göremeyecek kadar salaktım.
Evet, İtiraf ediyorum.
 Salakmışım.
Hani hayat sana çok istediğin bir şeyi vermez, aslında o istediğin şeyi vermemesinin sebebi seni bir şeyden koruyacak olmasıdır denir. Ve sen buna asla inanmazsın.
İşte bende de şans olsa diye girersin lafa bildin mi?
Ve sonunda diyeceğin şey daima ‘iyi ki o olmamış’ olur.
(Doğru tespit.)
Çünkü hayat, sürpriz yumurtanın ta kendisidir sevgili okur.
Çikolatasını yemek keyifli, yumurtasını açıp baktığımızda, of bu mu oyuncak sevmedim ben bunu diyecek kadar da keyifsizdir çoğu zaman.
İşler istediğimiz gibi gidince bizden mutlusu, bizden şanslısı yokken, işler tam tersi olduğunda da bizden öfkelisi, bizden bahtsızı olmuyor. Buna da hayatın gerçekleri deniyor.
Cerenle Hayatın Gerçekleri çok yakındaaaa!!!!
Nil Karaibrahimgil bir köşe yazısında şöyle özetlemiş durumu, ‘’Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın.’’ Yani diyor ki;  Korkma , bırak yaralar açılsın, bırak karanlık günler olsun, bırak düş. Bunlarda geçecek. Ve bunları 17 yaşındaki haline söylüyor 30 küsüründeyken…  Ne tatlı…
Kim 17 yaşındaki haline bir şeyler söylemek istemez ki?.
Ben isterdim mesela. Ben şuan bizzat 17 yaşımda olmak isterdim. Ve ona derdim ki,
‘’Kendini çok sev, çok çok çok sev. Öyle güzel sev ki kendini, kendisini sevmeyenler imrensin sana’’
‘’Her şey de bir hayır olduğunu unutma, kafanı yorma yoluna devam et’’, ise söyleyeceğim bir diğer şey olurdu.
Ha unutmadan bir de ona Suat hocasını çok iyi dinlemesini söylerdim. Sadece matematiği sevdirmekle kalmadı, moral-motivasyonumun artması için de elinden geleni yaptı hemde sevgili eşiyle birlikte.  Yani bir öğretmenin yapmayacağı, hatta yapmak zorunda olmadığı şeyleri benim için bir ‘baba’ edasıyla yaptı. Teşekkür ederim, çok çok teşekkür ederim…
İyi ki siz, hep siz, can siz.
Farkında olmadan istemediğim, ofladığım bir çok şey bir yapboz gibi birleşmiş aslında.
Şöyle bir geçmişin tozlu sayfalarını kurcaladağım zaman bunu daha iyi anladım.
Sen’de anlayacaksın. Belki şuan değil ama sonra, çok sonra bunu anlayacak ve iyi ki diyeceksin.
Üniversite son sınıf öğrencisiyim, ve okuduğum bölüm zerre kadar ilgimi çekmiyor. Bunu anlamam da çok erken olmadı, maalesef.  Çok fazla ‘keşke’ demeyen birisi olarak tek keşkem neden istediğim bölümü okumak için falanca yere gitmedim diye hayıflanmamdır. Evet zamanında hayıflanıyordum ama şimdi, hayır. Bu okula gelmeseydim çok sevdiğim hocalarımı asla tanıyamayacaktım mesela. Öyle çok seviyorum ki, böyle bir sevgi yoktur cidden.
Manyak gibi seviyorum yani.  Ve yüzlerine karşı söyleyemesem bile benden asla kurtulamayacaklar, hayır bir kere beni unutmalarına fırsat vermeyeceğim üzgünüm örtmenlerim.
Bende bu şekil bir manyağım ne yaparsınız.
Yani bir şey istemediğimiz gibi olsa bile sonunda mutlaka ışıldayan bir şey oluyor,mutlaka.
Yani diyeceğim şudur ki, tünelin sonunda mutlaka ışık var.
Ve evet, her son yeni bir başlangıç aslında.
Yeter ki görmek isteyin, çabalayın, sevin ve inanın.
Sizi tüneldeki ışıkla karşılaştıracak kişileri  bulmanız dileğiyle.
Mutlu haftasonları.

25 Şubat 2018 Pazar

Sevginin Gücü

Dostlar ırmak gibidir
Kiminin suyu az, kiminin çok
Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya
İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi...
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!
İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.
İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
Bu tip insanla bir ömür dolmaz.
İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip
Her biri başka bir karaktere sahip.
 Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
 Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...
İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
Dibini görürsünüz her şey meydanda.
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
İçi dışı birdir çekinme ondan.
Her sözü içtendir, her davranışı candan...


Can Yücel dostluğu, arkadaşlığı hatta insanı ne güzel anlatmış.. Her bir satır, küçük bir çocuğun sobayla ilk tanışıp ‘sakın dokunma, cıs’ denmesine rağmen dinlemeyip dokunan çocuk gibi dokundu yüreğime. Cıs oldu, çok cıs…

Ben dostluk’’ kelimesini pek sevmem!  Neden inanın bende bilmiyorum.
Belki de dost diye nicesine sarılıp, dostluk göremediğim içindir bilemiyorum.
Ama ‘’yakın arkadaş’’ kavramı var. Ne tam dost ne de sadece arkadaş. Böyle arada, olması gerektiği gibi sanki…
Dedim ya, bilmiyorum.
Aslında bakarsanız, şu arkadaşlık mevzusu çok da konuşmak istediğim bir konu değil.
Belki sonra,  çok sonra.
O zaman neden? diye sormazlar mı adama? Sorarlar. Ben de cevaplarım. Çünkü bugün, özellikle bugün bunun üzerine bir şeyler yazmak istedim.
Teşekkür etmek istedim tüm kalbimle.
Geç olsun da güç olmasın 8 yıllık çok başka, çok farklı bir bağ.
Sevgisine sonsuz güvendiğim, bir telefon kadar uzağımda…
AMA, Her şey böyle ballı lokumlu değil. Bunlar sadece ne olursa olsun ‘baki’ kalanlar.
Tabi ki anlaşamadığımız çok nokta var, uyuşmadığımız, kızdığımız, kırıldığımız.
Ve tabi ki tartışıyoruz. Arkadaşlık dediğimiz şey  tartışmadan olur mu?. Eğer tartışılmadan güllük gülistanlık yürüyorsa bir arkadaşlık ne bileyim bence bir sıkıntı vardır yani. Ya da patlamaya az kalmıştır.
Kaç kere sevgiliden ayrılır gibi artık bu arkadaşlık yürümüyor konumuna geldik. Ama İp kopmak üzeriyken düğüm atmasını da bildik. Bu da bir tercih meselesi tabii.
O atılan düğüm ne kadar sağlam tartışılır? diyenlerde burada mı?
Buradaysanız toplanın,  size bir şey söyleyeceğim.
Çünkü BİZ de bunu dedik.
Ve inanır mısınız çok çok çok  daha sağlam oldu.
Çünkü, sevgi çok başka bir kavram ve ben sevginin gücüne sonsuz inanıyorum.
’Selam ben kızınca Whatsapp grubundan ayrılan kız.’’
Selam, sende beni gruba geri alan kız…
Teşekkür ederim!
Hayatıma dokunduğun için, beni olduğum gibi gel-gitlerimle kabul edip bağrına bastığın için.
Teşekkür ederim!
Bana yol gösterdiğin için, gözümü açtığın için, bana ilham olduğun için.
Teşekkür ederim!
İyi günümde de kötü günümde de yanımda olduğun için.
Teşekkür ederim!
Bana içimden geldiği gibi yaşamam gerektiğini hatırlattığın için.

''İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. 
Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. 
Dibini görürsünüz her şey meydanda. 
Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. 
İçi dışı birdir çekinme ondan. 
Her sözü içtendir, her davranışı candan...''

‘’ her sözü  içten, her davranışı candan olan Melek! İYİ Kİ DOĞDUN CİĞERİMİN KÖŞESİ’’
Birlikte sağlıkla, mutlulukla, aşkla, başarıyla, kahkahalarla geçireceğimiz nice senelere.
Çok seviyorum nokta com.
Ve huzurlarınızda, her birinizi sevginin gücünü inanmaya davet ediyorum!
Sevgiyle, Aşkla, Umutla…
‘’Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.’’
Cahit KÜLEBİ