11 Eylül 2018 Salı

Dünyana Işık Ver Olur Mu?



Sanki, çiseleyen yağmurun tadını çıkarmak yerine, ondan kaçıyorum.
Sanki, sevmem gerekirken sevmeyi reddediyorum.
Sanki, ben gülerken aslında ağlıyorum.
Sanki, beceriksizin tekiyim.
Sanki, ben biraz kendimi sevemiyorum.
Sanki, her şey bomboş.
Hani bazen hayatınızın altı üstüne gelir ya işte aynen öyle oldu. Çok üzüldüm, çok hırpalandım ve kendi kendimi fazlasıyla hırpaladım. Bana iyi gelen insanlar bile iyi gelmemeye başladı.
Önce kendimden sonra da insanlardan uzaklaştım.
İşte o noktada şu sözü hatırladım;
‘’ Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını? ‘’ –Şems-i Tebrizi
Bu sözün hayat enerjimle bir bağlantısı olabilir mi? Neden olmasındı ki?  Sözü yazmak bile öyle iyi geldi ki, siz düşünün.  Teşekkürler Melek bu sözü bana ilmek ilmek işlediğin için.
Teslim olmayı, hayatın benimle birlikte akmasına izin vermeyi bu sözle öğrendim dersem yalan olur, öğreniyor ve uygulamaya çalışıyorum. Bu sefer lafta değil. Cidden öğreniyorum.
---

Önce mezun oldum, çok sevdiğim okulumdan ayrılmak öyle zordu ki… Okul eğitim yuvasıdır sözünü fazlasıyla içselleştirmiş ve çok fazla okul değiştirmiş birisi olarak eğitim yuvalarımdan ayrılmak her zaman çok zor oldu. Sevgili Şırnak Ömer Keçecigil İlköğretim Okulu inan senden ayrılmak da Üniversitede ki Fakültemden ayrılmak kadar zordu, ve evet her ayrılık beni salya-sümük ağlatır. Her zaman yaptıkları mesleğe saygı duyduğum hocalarımdan ayrılmak da arkadaşlarımdan ayrılmak kadar zordu. Sevgili Hocam, size verdiğim sözü mutlaka tutacak elimde belgemle yanınıza koşacağım. Yolumda ışık olduğunuz içinse çok şanslıyım. Siz çok kıymetli, siz çok değerli, siz daima en minnoş hocamsınız. Ve hep iyi ki...

Mezun olma durumunu sindiremeden sağlık sorunları, vefatlar derken hayatımın alt-üst olduğunu iliklerime kadar hissettim. Ha bu arada, işsizdim.
Her şey üst-üste gelince, bende pes etmeyi seven dibe çöktüğü zaman oradan yukarı zıplaması epey zaman alan bir kişilik olduğumdan olsa gerek –bunun kilomla bir alakası kesinlikle yoktur!- durdum. Evet sadece durdum. Öyle boş boş baktım.
Ve sadece ağladım. Vah-tüh ağlamasından çıktım, rahatlamak için ağladım. Ve inanın, o da sıkmaya başlıyor. Yeter daaa, kendine gel diyor sana içindeki çocuk. Belki de içimdeki laz uşağı bilemicem. Dünyanın sonu sanki. Bir silkelen, bir kendine gel, bir gülümse.
İşte bu zamanları yaşarken ne okudum, ne yazı yazdım. Sadece kafamda  hayali kötü senaryolar kurdum.
Yapamam gibi, Olmayacak gibi, Başaramayacaksın bulaşma gibi…
Ki bu zamanlarda yanımda olan insanlar, arkadaşlarım, öğretmenlerim sizler iyi ki varsınız. Benim en büyük şansım sizlersiniz ve sizlerde bunu biliyorsunuz.
İyi ki…
Sonra işte bu sözle tanıştım, nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha güzel olmayacağını diyip, koşmaya başladım.
Yürümek kesmezdi, koca yaz geçmiş, Ağustosun ortasına gelmiştik. Hayatıma ve sağlığıma çekidüzen vermem gerekiyordu, en acilinden.
Ve inanır mısınız bilmem ama, başardım.
Ve bir kart çektim.
Kartta şöyle yazıyordu,
‘Dünyana Işık ver’.
-Etrafındaki her şeye ve herkese ışık ver. Bil ki o ışık, senin dünyana da yansıyacak-
Sonra bir kart daha çektim.
Onda da şöyle yazıyordu.
‘Yolun Açık’
-Merak etme, yolunda uçarak gidiyorsun. Sanki bir küheylanın kanatlarında uçar gibi..

Seviyle, Aşkla, Umutla Kalın.
Hayal kurmaktan asla vazgeçmeyin.
Ve şimdi gülümseyin. =)
Sevgilerden bir demet..