Nerde okumuştum tam olarak hatırlamıyorum ama belleğime kaydettiğim en
güzel cümle olduğunu çok net hatırlıyorum.
Lise arkadaşları başkadır, bambaşka.. Hatta lise arkadaşları candır. Zamanı geldiğinde daha iyi anlarsın..
Öyle doğru ki…
Çok şanslıyım, çok çok çok. Ve bunun için hep şükür ediyorum. Öyle güzel arkadaşlıklarım olmuş ki öylesine kuvvetli…
‘Dost’ kelimesini kullanamıyorum artık, bilmiyorum ama artık eskisi gibi samimi gelmiyor bana.
Farklı bir yere koydum dostluğu, kan bağın olmalı belki de dost dediğin kişiyle aranda bilemiyorum, bu benim fikrim.
Bu yüzden dostum yok benim. Çok yakın arkadaşlarım var.
Öylesine saf bir sevgiyle bağlıyım ki onlara (onlar kendilerini çok iyi biliyorlar)
Yıllarca görüşmesek de, aramasak da, sormasak da görüştüğümüzde sıcacık bir sarmalama oluyor aramızda, işte diyorum bu çok çok başka, bunu arasan bulamazsın.
Kaldı ki, benim her halimi zamanında öyle güzel çektiler ki. Şey ben biraz geçinmesi zor bir insandım vakti zamanında (bilemiyorum belki hala da öyleyimdir bazıları için)
Hem Cerensin, hem de fazlasıyla kıskanç ve kaprisli…
Obaaa…!!
Valla ben düşünemedim şuan.
İşte bu kızın büyüme serüveninde yanı başındaydı lise arkadaşları.
En başta Yeşim ve onun aracılığıyla tanıştığım ve şimdi canım da canım dediğim Tuğçe, Özge, Arda, Büşra…
Hep iyi ki , daima iyi ki…
Ve sonsuz teşekkür…
Tek çocuk olduğum için ‘arkadaş’ kavramı bende öyle başka bir yerde ki…
Bakın bunu kelimelerle anlatmam çok zor. Anlatamam.
Hayatta beni çok kıymetli insanlarla karşılaştırdı. Pek tabi arada ‘çürükler’ de çıktı.
Onlar da iyi ki çıktı canım, çok şey öğrendim onlardan da..
Arkadaş kavramı bende çok başka bir yerde olduğu için bunu çevremdeki her arkadaşıma sevgi pıtırcıklığıyla çok fazla gösterim, hem de çok. Ama ne yapayım sevgili Teoman’ın da söylediği gibi tabiatım böyle… (ydi)
Yani şöyle hala içimde o küçük kız arkadaşları için bir şeyler yapıyor ama her zaman değil.
Ya da her arkadaşa değil. Sanırım doğru kelime bu.
Hep yanımda olduğunuz için, o güzel kafalarınızı benim deli deli sorunlarımla yorduğunuz için, yarama merhem olduğunuz için ve en önemlisi hep böyle saf kaldığınız içim
Çok içten teşekkür ederim, çok!
Böyle yazıyorum ama hiç mi aramız kötü olmadı…
Bakın ben AŞIRI kıskanç ve tripli bir insandım. (artık aşırı yok)
Sizce mümkün mü güllük gülistanlık olmamız?.
Kavgalarımız, küsmelerimiz ve evet hep küsen bendim!
Çok fazla oldu, çok çok çok! Ama sonunda ne oldu biliyor musunuz?
Çok tatlı sarmaladık birbirmizi, böyle kabul ettik, birlikte büyüdük…
Belki bu yüzden çok bağlıyım onlara…
Yeşim’in net halleri, insan analizleri, kapıda ki kıyafetler çorapla uyumlu mu bakalım bakışı..
Tuğçe’nin yorgun belki mutsuz olsa bile tüm enerjisiyle heyyo gülüüüm diyip sarıp sarmalaması, seni incetmeden anlattıklarına yorumda bulunması (senin gibisi yok, senin üretim bitmiş ben diyim)
Özge’nin ahh o içtenliği, o tatlı dili, yapcaz Cero yapcaz hadi bakalım diye gaz vermesi…
Kızım hayatımda sen olmasaydın gaz sıkışmasından ölürmüşüm. Sayende iyi gaza geliyorum..
Arda’nın tüm içtenliğiyle yanımızda olması, gülümsemesi, benim gibi başkalarını kırmamak için kendi kırılması (ne kadar da benziyoruz) Bundan sonra kır gitsin Arda, kır anasını satayım!
Büşra’nın ya cidden özür dilerim ama Büş aklıma direk balgam geliyor, daha fazla bir şeyler yazıp bu yazıyı okuyanların midesinin bulanmasını istemiyorum. Sen anladın be! Ruh ikizim benim…
Bilmiyorum sizler, lise dönemlerinizde benim kadar şanslı mıydınız?
Evet, ben çok şanslıydım. Hala da öyle…
Eğer ki lise hayatınızda böyle arkadaşlıklarınız olmadıysa hiçbir şey için geç değil.
Şuan ki arkadaşlıklarınıza (inandığınız) sahip çıkın, sımsıkı sarılın onlara.
Kaybetmeyin onları…
Gitmez dediğiniz an da öyle bir gider ki siz bile şaşırırsınız benden söylemesi.
Kıymet bilin, değer verin
ve en önemlisi ÇOK SEVİN!
Çünkü, hayat yarın söylerim ya demek için bile çok kısa!
Ne duruyorsun, senin için kıymetli olan arkadaşına yazsana!
Öpüyorum, burunlarınızdan.
Çok sevgiyle!
Lise arkadaşları başkadır, bambaşka.. Hatta lise arkadaşları candır. Zamanı geldiğinde daha iyi anlarsın..
Öyle doğru ki…
Çok şanslıyım, çok çok çok. Ve bunun için hep şükür ediyorum. Öyle güzel arkadaşlıklarım olmuş ki öylesine kuvvetli…
‘Dost’ kelimesini kullanamıyorum artık, bilmiyorum ama artık eskisi gibi samimi gelmiyor bana.
Farklı bir yere koydum dostluğu, kan bağın olmalı belki de dost dediğin kişiyle aranda bilemiyorum, bu benim fikrim.
Bu yüzden dostum yok benim. Çok yakın arkadaşlarım var.
Öylesine saf bir sevgiyle bağlıyım ki onlara (onlar kendilerini çok iyi biliyorlar)
Yıllarca görüşmesek de, aramasak da, sormasak da görüştüğümüzde sıcacık bir sarmalama oluyor aramızda, işte diyorum bu çok çok başka, bunu arasan bulamazsın.
Kaldı ki, benim her halimi zamanında öyle güzel çektiler ki. Şey ben biraz geçinmesi zor bir insandım vakti zamanında (bilemiyorum belki hala da öyleyimdir bazıları için)
Hem Cerensin, hem de fazlasıyla kıskanç ve kaprisli…
Obaaa…!!
Valla ben düşünemedim şuan.
İşte bu kızın büyüme serüveninde yanı başındaydı lise arkadaşları.
En başta Yeşim ve onun aracılığıyla tanıştığım ve şimdi canım da canım dediğim Tuğçe, Özge, Arda, Büşra…
Hep iyi ki , daima iyi ki…
Ve sonsuz teşekkür…
Tek çocuk olduğum için ‘arkadaş’ kavramı bende öyle başka bir yerde ki…
Bakın bunu kelimelerle anlatmam çok zor. Anlatamam.
Hayatta beni çok kıymetli insanlarla karşılaştırdı. Pek tabi arada ‘çürükler’ de çıktı.
Onlar da iyi ki çıktı canım, çok şey öğrendim onlardan da..
Arkadaş kavramı bende çok başka bir yerde olduğu için bunu çevremdeki her arkadaşıma sevgi pıtırcıklığıyla çok fazla gösterim, hem de çok. Ama ne yapayım sevgili Teoman’ın da söylediği gibi tabiatım böyle… (ydi)
Yani şöyle hala içimde o küçük kız arkadaşları için bir şeyler yapıyor ama her zaman değil.
Ya da her arkadaşa değil. Sanırım doğru kelime bu.
Hep yanımda olduğunuz için, o güzel kafalarınızı benim deli deli sorunlarımla yorduğunuz için, yarama merhem olduğunuz için ve en önemlisi hep böyle saf kaldığınız içim
Çok içten teşekkür ederim, çok!
Böyle yazıyorum ama hiç mi aramız kötü olmadı…
Bakın ben AŞIRI kıskanç ve tripli bir insandım. (artık aşırı yok)
Sizce mümkün mü güllük gülistanlık olmamız?.
Kavgalarımız, küsmelerimiz ve evet hep küsen bendim!
Çok fazla oldu, çok çok çok! Ama sonunda ne oldu biliyor musunuz?
Çok tatlı sarmaladık birbirmizi, böyle kabul ettik, birlikte büyüdük…
Belki bu yüzden çok bağlıyım onlara…
Yeşim’in net halleri, insan analizleri, kapıda ki kıyafetler çorapla uyumlu mu bakalım bakışı..
Tuğçe’nin yorgun belki mutsuz olsa bile tüm enerjisiyle heyyo gülüüüm diyip sarıp sarmalaması, seni incetmeden anlattıklarına yorumda bulunması (senin gibisi yok, senin üretim bitmiş ben diyim)
Özge’nin ahh o içtenliği, o tatlı dili, yapcaz Cero yapcaz hadi bakalım diye gaz vermesi…
Kızım hayatımda sen olmasaydın gaz sıkışmasından ölürmüşüm. Sayende iyi gaza geliyorum..
Arda’nın tüm içtenliğiyle yanımızda olması, gülümsemesi, benim gibi başkalarını kırmamak için kendi kırılması (ne kadar da benziyoruz) Bundan sonra kır gitsin Arda, kır anasını satayım!
Büşra’nın ya cidden özür dilerim ama Büş aklıma direk balgam geliyor, daha fazla bir şeyler yazıp bu yazıyı okuyanların midesinin bulanmasını istemiyorum. Sen anladın be! Ruh ikizim benim…
Bilmiyorum sizler, lise dönemlerinizde benim kadar şanslı mıydınız?
Evet, ben çok şanslıydım. Hala da öyle…
Eğer ki lise hayatınızda böyle arkadaşlıklarınız olmadıysa hiçbir şey için geç değil.
Şuan ki arkadaşlıklarınıza (inandığınız) sahip çıkın, sımsıkı sarılın onlara.
Kaybetmeyin onları…
Gitmez dediğiniz an da öyle bir gider ki siz bile şaşırırsınız benden söylemesi.
Kıymet bilin, değer verin
ve en önemlisi ÇOK SEVİN!
Çünkü, hayat yarın söylerim ya demek için bile çok kısa!
Ne duruyorsun, senin için kıymetli olan arkadaşına yazsana!
Öpüyorum, burunlarınızdan.
Çok sevgiyle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder